Bilgi Çağında Entellektüel Sermayemiz
Tarıma dayalı geleneksel toplumlardan, sanayi toplumlarına geçerek, teknolojideki hızlı ilerlemeler paralelinde bilgi toplumuna ulaştık. Adını hala koymakta zorlandığımız, kimilerine göre kavram kimilerine göre ise bilgelik (hikmet) çağı olacak yakın geleceğe doğru ilerlemekteyiz. Her çağ kendi dinamiklerinden gelen ve aynı zamanda çağın kendisini de oluşturan dinamiklerin nüvesi olan değerlerini ve değerlilerini de beraberinde ortaya çıkarmaktadır. İş gücü açısından bu dönüşüme bakıldığında ise bilgi çağının değer ve değerlilerinin neler olduğu daha net anlaşılmaktadır.
İsterseniz önce bilgiye biraz daha yakından bakalım ve daha nereye doğru evrileceğini öngörebilmek için bilginin evrimine bir göz atalım: Bu; veri toplama ile başlayan bilgi hiyerarşisinde piramitin en alt katından zamanla toplanan verinin işlemlenerek malumata dönüştürülmesi, malumatların bir sebep sonuç ilişkisi ile analiz edilerek bilgi ve anlayışa dönüştürülmesi ile tamamen “sol beyin”1 merkezli işlevlerin üzerine “sağ beyin”2 den gelen eş zamanlı düşünme kabiliyeti, bağlam odaklı yaklaşımla bütünü sentezleyebilme ve sezgisel işlevlerin eklenerek hikmet’e3 ulaşılması olarak tariflenmektedir. Eğer bilginin dönüştüğü ve zihnimizin alabildiği son noktayı hikmet olarak tarif ediyor isek bu noktada bir es vermek ve “hikmet” doğru bir anlayışa dönüştürmek hepimiz için önemli olacaktır.
Her yıl katlanarak büyüyen bilgi, felsefeci ve fütürolog Robert Anton Wilson’ın araştırmasına göre 2000 yılından sonra her yıl kendini iki katına katlayarak büyümüştür. Yapılan bu öngörüye göre 2020 yılından sonra ise insanlık her yıl bir önceki bin yılda ürettiği bilgiden daha fazlasını üretecek birikime sahip olacak. Bu da dünyadaki değişmeyen kuralın değişmek olduğunu bir kere daha bizlere kanıtlıyor, ve hızla değişen dünyanın hareket halinde olan merkez noktasını yakalayabilmenin bilgiyi tüketen değil üreten ve kodlayan olmaktan geçtiğini bizlere hatırlatıyor.
İşte bilgi ile insanın çarpımının tanımı olan yeni bir kavram tam da bu noktada iş dünyasına girmektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar şirketlerin defter değeri ile pazar değerleri arasındaki oranın her yıl katlanarak farklılaştığını bizlere göstermektedir.
Sadece şirketler için değil ülkelerin gelecekleri için de temel değer kriteri haline gelmeye başlayan bu yeni bir kavram “Entellektüel Sermaye”4 başka bir tabir ile “Soyut Sermaye”dir. Yapılan araştırmalar entellektüel sermayenin üç temel boyut ve bunların alt göstergelerini oluşturan bir çok bileşene işaret etse de günümüzde entellektüel sermaye iki temel eksende ele alınmaktadır. İnsan ve insan yönetimi, bilgi ve bilgi yönetimi.
Orta vadeli hedefleri arasında dünya sıralamasında yerini ilk yedi olarak hedefleyen ülkemizde; ekonomiden, siyasete, bilim ve teknolojiden, kültür ve sosyal refah alanlarına kadar sürdürülebilir gelişmeleri sağlamak, 10 yıldan daha kısa bir sürede ihracat gelirlerini 500 milyar dolara taşımayı hedeflemek ekonomimiz için katmadeğeri yüksek, inovatif teknolojik ürünleri üretmenin öneminin altını bir kere daha çizerken acaba bu başarılara imza atmaları beklenen firmalarımız insan ve bilgi yönetimi noktasında hedeflenen seviyeye ulaşabilmiş midir?
Doğru yetenek ile doğru işin eşleştirilmesinde başlayan zincirleme problem reaksiyonları, çalışanlardan istenenleri net tarif edememe, motivasyon konusunda da devam etmekte ve bireylerin gelişimlerinin istenilen seviyede sağlanamaması ile maalesef sonlanmaktadır. Bilgi yönetimi noktasında ise gelişmiş toplumlarda bile kodlanmış bilginin toplam bilgi içindeki payı 30% civarındadır. Bilginin kodlanmamış olması sürekliliği ve hareketini engellemekte “kollektif bilgiye”5 bir katkısı olamadığı için şirketlerin entellektüel sermayesi değil çalışanların tekil hafızası olarak kalmakta ve beklenmedik bir “t” anında kapıdan çıkıp gidebilmektedir. Bu noktada, sürdürülebilir rekabet avantajı için organizasyonel kapasiteyi arttırarak, şirketlerin ve indirek olarak da toplumların entellektüel sermayesini yükseltmesini beklediğimiz “İnsan Kaynakları Departmanları”na her zamankinden çok daha fazla iş düşmektedir.
1. Sol Beyin : Yaratıcı Zekayı temsil eder. Bilgiyi bir bütün olarak ve resimle işler. Tasvir ve semboller kullanır; resimlere şekillere ve renklere tepki verir. Sözel ifadeler dışında müziğe, vücut diline, dokunmaya tepki verir. Sezgicidir, önsezilerini ve hislerini takip eder.Nesnelerle soyut değil, duygusal olarak ilişki kurar.
2. Sağ Beyin: Mantıksal Zeka’yı temsil eder. Konuşma ve dil merkezidir. Analitik (adım adım) düşünür. Mantıklı ve sistematiktir. Bilgiyi ardışık ve doğrusal işler. Ayrıntıcıdır. Sayısal işlemlerde üstündür. Sebep sonuç ilişkilerini kullanır.
3. Hikmet: Bilgi edinme, idrak, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayış ile birlikte bu hususiyetleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesi. Bilginin, sağduyu, derin görüşlülük ve muhakemeli mantık ile tatbiki.
4. Entellektüel Sermaye (Soyut Sermaye) : Firmayı diğer firmalardan ayıran; insan gücü, müşterilerle olan ilişkileri, örgütsel yapısı, şirket kültürü gibi soyut varlıkların tümüdür.
5. Kollektif Bilgi: Yazılı hale getirilerek şirket toplam entellektüel sermayesine katılmış, sürdürülebilirliği ve hareketliliği olan bilgi.
Pınar Ersoy Özdoğru
Yorum yaz